Kayıtlar

2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

GAZİ EVRENOS BEY İMARETİ GÜMÜLCİNE

Resim
İmaret nedir? Önce bunu açıklayalım: İmaret kısaca aşevi ihtiyaç sahiplerinin yolcuların misafirlerin ağırlandığı vakıf idaresinde olan kurumdur. Bünyesinde cami, mektep, misafirhane bulunduran tam bir komplekstir. Osmanlı döneminde büyük önemi olan ve verilen hizmetlerle örnek olarak gösterilen vakıfların gerçek anlamını anlatan bir sosyal kurumdur. Bu kurumlarda Hıristiyan, Yahudi, Ermeni dil, din ayrımı yapılmadan herkese hizmet vermek esas alınırdı. Bütün imaretlerde her şeyden önce mektep ve medrese talebesinin ihtiyaçları temin ediliyordu. Bu da imaretlerin kültür hayatımızda nasıl bir fonksiyon icra ettiklerini göstermektedir. Her imaretin, vâkıfın şartlarına uygun olarak hazırlanan bir nizamnamesi (yönetmeliği) bulunur. Bu bakımdan, öğrencilerin imaretlere nasıl girecekleri, ne kadar yemek alacakları, nerede ve nasıl oturmaları gerektiğine varıncaya kadar her türlü hareketleri bir nizama bağlanmıştır. Osmanlı Türklerinde ilk imaret 1336 yılında İznik’te Orhan Bey tarafın

BATI TRAKYA MÜBADİLLERİNDEN FOTOĞRAFLAR.. alıntı

Resim
Gümülcine Postanesi 1920 yıllarının bir kartpostalı.Gümülcine Bulgar işgalinde. Kırmahalle Camii kırmahalle camii ve mektebini gösteren değerli bir fotoğraf Tören Alanı Tören Alanı - Gümülcine Aile Fotoğrafı Gümülcineli Bir Aile Fotoğrafı Aile Fotoğrafı Gümülcineli bir ailenin fotoğrafı Gümülcineli bir beyefendi.. Aile Fotoğrafı Gümülcinede bir aile. Aile Fotoğrafı batı Trakyalı bir aile Batı Trakyada halkın geçimini sağladığı işlerden en önemlisi tütüncülüktür.Eski zamanlarda çekilmiş bu fotorafta tütün işleyen aileyi görüyoruz. Yenice Mah. Okulu 1920'Li yıllarda Gümülcinede azınlık (Türk) okullarından Yenice mahalle İlkokulu. İdadiye Mektebi Gümülcine İdadiye Mektebi, halen eğitime ilkokul olarak devam ediyor. kır mahalle ilkokulu Gelin Yöresel Kıyafetleriyle bir Batı Trakya Gelini. Gelin Yöresel Kıyafetleriyle bir Batı Trakya Gelini. Gelin Yöresel Kıyafetleriyle bir Batı Trakya Gelini. Gelin Yöresel Kıyaf

Tıbbiyeli gayrimüslim ‘şehitler’

LİSTEDEKİ HERKES ‘ŞEHİT’ Birinci Dünya Savaşı’nın dağdağalı günlerinde Şişli’deki Fransız Lape Hastanesi’nde okunan bu listede, Müslüman, Ermeni, Yahudi, Rum ve çok sayıda Hıristiyan’ın ismi bulunuyor. Prof. Dr. Mahzar Osman’ın okuduğu ‘215’ isimli liste ayakta dinlenmiş ve ‘şehitler’ için mükellef bir anma töre hazırlanmıştı. Liste, 3 Nisan 1914 ile 3 Nisan 1917 tarihleri arasında cephede vatani görevini yaparken ‘şehit’ düşen tıbbiye mensuplarının isimlerini kapsıyordu. Tıp şehitlerinin listesinde 75 gayrimüslim tabibin ismi yer alıyor. Bu “gayrimüslim şehitlerin” geldikleri memleketler de oldukça ilginç. İstanbul’dan cepheye gidenlerin yanı sıra Anadolu’nun dört bir yanından gelenler de bu zor zamanda Osmanlı’nın yanında yer almış. Kimisinin memleket hanesinde İstanbul, İzmir, Diyarbakır, Kayseri, Amasya, Trabzon kimininkinde Romanya, Selanik, Şam, Hayfa yazılı. Bilinen tarihin aksine, Müslüman’ı, Rum’u, Ermeni’si, Yahudi’si birlik olup aynı vatan için canlarını ortaya koym

DİMETOKA’DA BİR ŞAHESER

Resim
ÇELEBİ SULTAN MEHMET CAMİİ... Bir çoğumuzun varlığından bile haberi yoktur. Yapımına 1390 de başlanan 1420 tamamlanan (başlama tarihi ile ilgili değişik kaynaklar mevcuttur.) Çelebi Sultan Mehmet Camii’nin mimarı Bursa’da hepimizin bildiği Yeşil Camii ve Yeşil Türbeninde mimarı olan İvaz bin Bayezıd’tır.11 metre yüksekliğinde olan camii,2 metrelik duvarlarıyla günümüzde ayakta kalmayı başarmıştır.Balkanların en büyük camii olmasıda ayrı önem katar.Bir dönem buğday ambarı olarak kullanıldığıda idda edilmektedir .Yıldırım Camii ve Ulu Camii olarakta adlandırılır. Harvard Ünivesitesi öğretim üyesi ünlü tarihçi Prof.dr.Cemal Kafadar gezi notlarında şöyle bahseder: ‘Kentin merkezine hakim, daha doğrusu ilk kurulan çarşının ana merkezini teşkil eden Ulu Camii, yani Yıldırım Camii tüm ihtişamıyla ayakta duruyor. Minaresinin tepesini tahrip etseler de (bir bilgiye göre bunu buraları işgal eden Bulgarlar yapmış) öyle büyük, öyle büyüleyici ve etkileyici ki bu camii insan büyük hayr

OSMANLI ARMASI

Resim
• 3/12/2007 - OSMANLI ARMASI VE TUĞRALARI  OSMANLI ARMASI  VE  OSMANLI   TUĞRALARI   OSMANLI ARMASININ ANLAMI Osmanlı armasındaki sembolleri en tepeden başlayarak şöyle sıralayabiliriz: En tepede bir güneş şekli ve onu çevreleyen güneş ışıkları vardır. Güneş şeklinin ortasında armanın ait olduğu dönemin hükümdarlarının tuğrası bulunur. Onun altındaki yukarıya açık hilalin üzerinde Arapça “Osmanlı devletinin hükümdarı olan …......... Han, Allah’ın Muvaffak kılması ve yardımına dayanır ve öylece hüküm sürer.” anlamına gelen bir söz yazılıdır. Onun altında, armanın tam göbeğine gelecek şekilde aynalıklı kalkan motifi vardır. Bu kalkanın çevresinde yıldızlar bulunur. Bu yıldızların sayısı çok zaman 12 adet ile sınırlandırılmış olup 12 burcu temsil eder. Böylece Osmanlı, kâinatın merkezine yerleştirilmiş olur. Kalkanın hemen üzerinde de devletin kurucusu Osman Gazi’yi temsil eden bir sorguç vardır ki Osmanlıların köklerine ne kadar bağlı olduğunu anlatır. Kalkanın

ESKİ CAMİİ’YE NE OLUYOR!!!!!!!......

Resim
Gümülcine’nin en eski camilerinden biri olan Eski Camiİ bugünlerde hummalı bir calışma içerisinde,geçmişten günümüzde birçok tarihi olaya şahitlik yapmış olan kentimizin bu güzide eseri sıvanmaya(ne yazik ki) başladı.......... İsminden dolayı birçoğumuz Gümülcine Yeni camii nin daha sonra yapıldığını zanneder fakat Eski Camiden 25 yıl kadar daha önce yapılmıştır.Bulundugu mahalle Cami-i Atik mahallesi oldugu için Eski Camii adını almıştır.. Evliya Çelebi’nin seyahatnamesinde Eski Camii 1608-1609 yılları arasında yapıldıgından bahsediyor.Etrafında ki Evrenos Paşa İmareti ve kuzeyindeki hamamla şehrin ve çarşının ortasını süslemektaydi. Eski kaynaklara göre ilk tamirini 1678 yılında geçirmiştir.Arastırmacı Michael Kiel yaptığı araştırmada 2.Abdülmecid döneminde genişletilerek bugünkü görüntüsünü almıştır.En büyük zararı 1912 Balkan Savaşı’nda almıştır.Bulgarlar tarafında yağmalanmış içindeki suslemeleri tahrip etmişler,minaresini yıkmışlar kiliseye uygun hale getirmişler ve 6 yıl bo

TAŞLARIN DİLİ…

Resim
Taşlar konuşur mu? Taşlarında dili vardır,ustasının üzerine şekillerle, motiflerle, desenlerle işlediği.Her şeklin bir anlamı, her motifin bir manası vardır. Bu hafta Osmanlı mezar taşlarındaki şekillerin ve motiflerin anlamlarından bahsetmek istiyorum. Osmanlı zamanında çok değişik sekiler ve motifler kullanılmıştır.Her şeklin bir anlamı vardır ve sahibini anlatır.Ama bunu anlamak kolay iş değildir belirli bir bilgiye ve eğitime ihtiyac vardır. Mezar taşlarında sembolik ifadelerden bazıları: Mesleki Semboller: Devlet ve din adamlarının, askerı kurum mensuplarının, esnafın, sanatkarın, ilim adamlarının başlıkları birbirinden farklıdır. "Mevlevı, Selimi, Yusufi, Celalı, Mücevveze (sarayda yüksek makam sahibi kişilerin tören kavuğudur ve istanbul'da 17. yüzyılın ortasından itibaren görülmektedir), "Kallavı kavuk"lar, Osmanlı yönetiminde Sadrazam, Kubbealtı vezirleri ve Kaptan-ı deryalar tarafından kullanılırdı. "Katibı kavuk"lar, Baş kapı kethüda

YAPARKEN YIKMAK,,,

YAPARKEN YIKMAK Zor iştir tarihi bir eseri korumak, tarihe sahip çıkmak, onu yaşatmak . Çok kolaydır görünen bir viraneyi yıkıp yerine yeni taş blok yapmak, içinde yaşanmış binlerce hikaye ve anıyı barındıran bir eseri yok etmek… Yeni nesillere geçmişimizi anlatacak orijinalliğini korumuş bir eser bırakmak ise tahmin edilenden zor iştir. Yaşları hepimizden çok büyük, belki de büyük büyük babamızın bile önünden geçerek pencerelerine baktığı bir binayı yok etmek veya değiştirmek, aslından çıkarmak “modernite” denilen saçma bir akımın kollarına atmak, kim bilir belki de “modern bir uyanıklık” yapmaktır. Ekonomik açıdan eskiyi korumak zor iş olabilir. Çünkü mimari restorasyon için herkes ‘kim uğraşacak’ der… O kadar çizim yap, proje hazırla, sıva analizi çıkar, taş analizi yaptır, aslına uygun veya yakın malzemeyi bul, bunların uygulamasını yaptır, ağır iştir eskiyi ilk günkü haline getirmek… Hiç birimizin görmediği savaşlara şahitlik etmiştir oysa o virane duvarlar… Belki kurşun yemi

AĞLAYAN TAŞLAR.....

AĞLIYAN TAŞLAR..... Yol kenarlarında rastlarız onlara; çevresi duvarlarla çepeçevre çevrelenmiş ebedi hayatın simgesi olmuşlar . Hepimizin bir akrabası vardır o duvarların ardında yatan üzerinde adı, namı yazılan, bayaramlarda hatırlanan, anneler,babalar, kardeşler ve birgün bizim de olacak olan mezar taşalarıdır ağlıyan!!!!... Osmanlı da başlı başına kültür haline gelmiş ve ölen kişinin hayatını anlatan figürlerle süslenmişlerdir.Her figürün bir anlamı olan kişinin yaptığı işten tutunda kadınmı erkekmi olduna kadar herşeyi üzerinde barındıran bakanı işçiliğiyle büyüleyen bir sanat eseri haline gelmiştir. Şehmizde bir zamanlar her mezarlıta bulunan ve halk tarafından sarıklı mezartaşları olarak adlandırılan bu taşları günümüzde belirli camii avluların dışında görmek imkansız hale gelmiştir, ne yazık ki... Şimdi bu yazıyı okuyanlar işte birileri geldi ve kırdı veya evet bizim köyün mezarlığında da vardı peki şimdi nerde ? Peki bunun sorumlusu kim?.... Bugün kaç tane Osmalı dönemi